Tarihin sayfaları kitapların ciltleri arasında mahkûm edilmek için yazılmamıştır, ders alınmak için yazılmıştır. Ders alınmayan bir tarih yeni katliamlara sayfa olmaktan kurtulamaz. Yeryüzü sahnesi kavgaların sahnesidir. Kimin ne zaman galip geleceği ne zaman mağlup olacağı bilinmez. Galiplerin mağlup, mağlupların galip sayıldığı bir dünya bu.
Dünya duruyor; ben, sen, o hepimiz gidiyoruz. Gidiyoruz bir gidilmeze doğru. Her şeyin geldiği yere döndüğü bir dünyada yaşayıp ta geldiği yere gitmeyecek olan kim? Nereye gittiğimizden önemlisi nereden geldiğimizdir. Nereden geldiğimizi kavrarsak nereye gideceğimizi de anlamış oluruz. Gideceği yeri bilmeyenlerin hayat ve dünyadan anladıkları hayvani bir hayat anlayışının ötesine geçmeyen süfli bir dünya görüşüdür. İnsanlık bu dünya görüşünün egemenliğinde tarihin en büyük acılarını yaşamıştır.
Mutluluk, mutluluğa giden yolda olmaktır. Bu yol da Dar-usselam'a giden yoldur. O yol herkesin arayıp ta sadece kısmeti olanların bulabildiği yoldur. Kısmeti olmak, seçilmiş olmak, insanlık onurunu kazanmak, insan olarak ebediyen yaşamak, tüm bunlar bu dünyada kazanılabilecek olanlar.
Hayattan anladıkları sadece dünyevi zevklerden ibaret olanlar kaybettiklerinin farkına vardıklarında iş işten geçmiş olacak. Konusu yanlış olanların doğru yorumları işe yaramayacak. Kurumuş göle ağaç ekenler umduklarını bulamayacaklardır.
Zirveler sona ermenin işaretidir. Ötesi olmayan bir nokta geri dönüşün habercisidir. Sosyal ve siyasal hayatın zirveleri de böyledir. Film kahramanları gibi hayatın da sahte kahramanlar vardır. Uyumak yorulmak gibi acizliklere maruz olan insanoğlu uyumayan ve yorulmayan bir gücün karşısında elbette mağlubiyetini ilan edecek ve dize gelecektir.